İLETİŞİMDE EĞİLİMLER VE MEDYADA TEKELLEŞME

 Peter Golding ve Graham Murdock 1973’de yazdıkları Kitle İletişiminin Ekonomi Politiği adlı çalışmada 1970’li yılların ilk yarısında medya sektöründeki gelişmelerle ilgili olarak şu ana eğilimleri belirlemişlerdir.

1. Birleşme

2. Yoğunlaşma

3. Çeşitlendirme

4. Uluslararasılaşma

Cees J. Hamelink 1994’de yazdığı Dünya İletişiminde Eğilimler adlı kitapta küresel ölçekte iletişim sektöründe dört ana eğilim bulunduğunu saptamıştır:

1. Dijitalleşme

2. Birleşme

3. Kuralların kaldırılması

4. Küreselleşme

İletişim endüstrisinde, kontrolün sayıları giderek azalan büyük şirketlerin eline geçmesiyle artan bir yoğunlaşma söz konusudur. Medyada sektöründe tekelleşme deyince, belli bir alanda sermayenin yoğunlaşması, aynı işletme, kuruluş ya da kuruluşlar içerisinde daha büyük bir birikimin sağlanması ve buna bağlı olarak üretimden dağıtıma, hatta tüketime kadar pazarda egemenlik ve denetim sağlanması anlamına gelmektedir. Medyadaki tekelleşme üç düzeyde meydana gelmektedir (Özsever,2004:115):

1. Yatay Tekelleşme: Değişik basın kuruluşlarının birleşme ya da satın alma yoluyla tek çatı altında bir araya gelmesi demektir. Örneğin, bir şirketin sadece televizyon kuruluşlarını kendi bünyesinde toplaması veya sadece gazete kuruluşlarını kendi bünyesinde toplaması yatay tekelleşmeye örnek olarak verilebilir.

2. Dikey Tekelleşme: Medya sektöründeki ayrı etkinlik dallarının tek bir yapı içinde bütünleşmesi demektir. Örneğin, üretimden dağıtıma kadar Bütün aşamaların tek bir medya kuruluşunun denetiminde gerçekleşmesi, dikey tekelleşme tanımına girmektedir

3. Çapraz Tekelleşme: Çeşitli alanlardaki faaliyetlerin bir kişi ya da grubun bünyesinde toplanması ve denetim altına alınması anlamına gelmektedir.

Bu yolla aynı kişi ya da topluluk, hem gazete hem radyo hem televizyon hem de inşaat, sigorta, turizm gibi diğer faaliyet alanlarında mülkiyet sahibi olabilmektedir.

SERMAYENİN MEDYAYA AKIMININ NEDENLERİ  (TUNCELE GÖRE 1994)

1. Medyanın dördüncü güç olduğu düşüncesi

2. Siyasal çevrelerde itibar kazanmak, gerektiğindemedyayı kullanarak baskı oluşturmak

3. Toplumsal denetim

4. Diğer sektörlerdeki riskli kapitalin riskinin azaltılması

5. Kredi alımında ve devlet ihalelerinde nüfuz

6. Reklam harcaması yapmak yerine gazete çıkarmak, Radyo ve televizyon kurmak

7. Pazarlama

8. Para ticareti

ABD’de 1984 yılında 50 medya kuruluşu tüm ülkedeki medya üretiminin yarısını elinde tutarken, tekel niteliğindeki bu medya sayısı 1997’de 10’a inmiştir. Sayıları gittikçe azalan bu medya tekelleri tüm toplumu her bakımdan etkileme ve dönüştürme potansiyeline sahip olduklarından siyasal iktidarlar tarafından da önemli bir aktör olarak kabul edilmişlerdir. Dünyada medya tekellerine sahip olma bakımından ABD’den sonra İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya önde gelen ülkeler arasında sayılmaktadır.   (Özsever, 2004:128-129).

Adaklı (2006); Dünyanın en büyük medya gruplarını, ait olduğu ülke, gelirleri toplamı ve çalışan sayısı bakımından şöyle sıralanmaktadır:

1. Time Warner, ABD, 47 milyar dolar, 86.400 çalışan.

2. Walt Disney, ABD, 38 milyar dolar, 150bin çalışan.

3. News Corporation, Avustralya, 33 milyar dolar, 64 bin çalışan.

4. Viacom Inc., ABD, 15 milyar dolar, 11.500 çalışan.

5. CBS Corporation, ABD, 14 milyar dolar,

26 bin çalışan.

6. Vivendi Universal, Fransa, 26 milyar dolar, 40 bin çalışan.

7. Bertelsmann, Almanya, 16 milyar dolar, 106 bin çalışan.

 Türkiye’de de 1980’li yıllara kadar gazeteler genellikle aile şirketlerine aitti ve mülkiyet genellikle gazeteci olan babadan oğula geçerdi. Günümüzde ise özellikle dünya genelinde düşünüldüğünde yüz milyarlarca dolar sermayeye sahip büyük medya kuruluşlarının hisseleri borsalarda işlem görmekte ve mülkiyeti çok sayıda kişinin eline geçmektedir.