Türkçenin yazımında kullanılan alfabeler Tarihte Türkler kadar dillerini farklı alfabelerle yazmış millet azdır. Türkçenin pek çok farklı alfabelerle yazılması Türk milletinin yaşadığı hayat tarzıyla doğrudan ilgilidir. Bütün tarih boyunca din, kültür ve medeniyet çevresi değişiklikleri, alfabe değişikliklerinin başlıca nedeni olmuştur. Tarihi tecrübe özellikle din ile alfabenin birbiriyle çok ilişkili olduğunu gösterir. Türklerin tarihte ve bugün kullandıkları alfabeleri kısa kısa şöyle tanıtabiliriz:
Köktürk alfabesi: Türkçenin bilinen en eski alfabesidir. Köktürk yazısı, Uygur Kağanlığı ve Kırgız Kağanlığı dönemlerinde de kullanılmıştır. Bu yazı çoğunlukla taşlar üzerine kazınmıştır. Fakat başka malzemelere ve Irk Bitig adlı eser gibi kağıda yazılmış metinler de bulunmaktadır. Bu yazının kökeniyle ilgili farklı görüşler vardır. Köktürk yazısının İskandinavyalıların ve Germenlerin kullandığı Runik yazıdan, Grek yazısından, Küçük Asya’daki Yunan yazı sisteminden, Arami, Pehlevi ya da Soğd alfabesinden, İskandinav ile Arami yazısının karışımından, Arami yazısı ve Türk damgalarının karışımından, Türk damgalarından ya da Sogut ve Pehlevi yazısı etkileriyle beraber Türk damgalarından doğmuş olabileceği düşünülmektedir.
Mani Alfabesi: Uygur kağanı Bögü’nün, 762’de Mani dinini kabul etmesinden sonra kullanılmaya başlanmıştır. Bu alfabeyle yazılmış metinler Doğu Türkistan’da Turfan civarında bulunmuştur. Mani alfabesiyle yazılmış Türkçe metinler, genellikle dinî içeriklidir ve fazla değildir.
Soğut alfabesi: Bu alfabe, Türklere VIII. yüzyılda gelmiş ve kısa zamanda birtakım değişikliklerle Uygur alfabesi olmuştur. Türkçenin seslerini yazıya geçirmek bakımından çok yetersiz olan bu yazı Türkler tarafından ticari amaçla kullanılmıştır. Birinci Köktürk Kağanlığı zamanında VI. yüzyılda dikilmiş olan Bugut yazıtının dili de Soğutçadır.
Uygur alfabesi: Uygurların Soğutlarla geliştirdikleri siyasî ve ticari ilişkiler sonucunda Budizm’e ve Maniheizm’e yönelmeleri yazının da değiştirilmesi sonucunu doğurdu ve Soğut yazı sistemi geliştirilerek Uygur alfabesi oluşturuldu. Bu alfabe Hitaylar, Moğollar, Mançular, Kalmuklar, Buryatlar gibi halkların yanısıra XI.-XV. yüzyıllarda Çağatay, Altınordu ve Kıpçak sahalarında, VIII-XVII. yüzyıllarda ise Doğu Türkistan, Harezm, Altın Ordu bölgelerinden İstanbul’a kadar uzanan geniş bir coğrafyada kullanıldı.
Brahmi alfabesi: Daha çok Budist Uygurlar tarafından kullanılan ve Budizm’le ilgili eserler yazılan Brahmi alfabesi Hindistan kökenli bir yazı sistemidir. Din dolayısıyla kullanılan alfabelerdendir.
Tibet yazısı: Uygur kağanlığı döneminde Tibetlilerle ilişkilerin arttığının bir göstergesi olarak Tibet yazısı Uygurlar arasında kullanılmaya başlanmıştır. Bu yazı da Brahmi yazısı gibi çok kullanılmamıştır.
Süryani alfabesi: Hristiyan misyonerler Türkler arasına ikinci yüzyılda girmişler ve bu dinin Nasturi mezhebi VII. yüzyılda Türkler arasında yayılmaya başlamıştır. Bu dönemden kalma Süryani harfli Türkçe metinler bulunmaktadır.
İbrani alfabesi: Köktürk Devleti’nin en batı ucundaki bir Türk boyu olan Hazarlar kendi devletlerini kurduktan sonra Köktürk alfabesi yanında İbrani alfabesini de kullanmıştır. Ancak Hazarlardan günümüze bu alfabe ile yazılmış belge kalmamıştır. Bu yazının dokuzuncu yüzyılda Museviliğin Karay mezhebine giren Hazar Türklerinin kağanlık sülalesince kullanıldığı sanılmaktadır. XVI. yüzyıldan beri İbrani alfabesini kullanan Karaylar, bugün bu alfabeyi yalnızca dinî metinlerinde ve ibadet amaçlı kullanmaktadır.
Ermeni alfabesi: Ermeni harfli Kıpçak Türkçesi metinleri, özellikle Kafkaslar ’da ve Karadeniz’in kuzeyinde karşımıza çıkar. Dar bir alanda din dolayısıyla ve kısa bir zaman diliminde kullanılan alfabelerdendir.
Grek alfabesi: Bu alfabe, Anadolu’da Hristiyanlığın Ortodoks mezhebine bağlı Karamanlı Türkler tarafından XVIII-XX. yüzyıllar arasında kullanılmıştır. Bu alfabeyle çok sayıda eser verilmiştir. Lozan antlaşmasıyla bu alfabenin kullanımı sona ermiştir.
Arap alfabesi: Öncelikle Karluklar, Karahanlılar, İdil Bulgarları ve Oğuzlar arasında yayılan İslamiyet, Türklerin Arap alfabesini benimsemesi beraberinde getirmiştir. Arap alfabesi Türkler arasında İslamiyet’in kabul edilmesinden XIX. yüzyıla kadar geleneksel şekliyle kullanılagelmiştir. XIX. yüzyıldan başlayarak bu alfabenin Türkçenin yazımında yetersiz olduğu anlaşılmaya ve yazılmaya başlanmıştır. Arap alfabesi Türkçenin yazımında dünyanın çeşitli ülkelerinde, özellikle İslam coğrafyasında bugün de yaygın olarak kullanılan alfabelerden biridir.
Kiril alfabesi: İlk olarak Türk dil ailesinin bir üyesi olan Çuvaşçanın hemen ardından Yakut, Altay ve Şor Türkçesinin yazımı için uygulanmıştır. 1926’da yapılan Bakü Türkoloji Kongresi’nde bütün Türklerin, Latin alfabesini kullanması yolunda bir karar alınmış ve Çuvaşlar dışında kalan bütün Türk toplulukları bu kararı uygulamışlardır. Daha sonra Moskova’nın aldığı karar üzerine pek çok Türk halkı tekrar Kiril alfabesine geçmiştir. Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra bağımsız olan Türk Cumhuriyetlerinden bir kısmı yeniden Latin alfabesini kullanmaya başlamışlardır. Bugün Rusya federasyonu içerisinde yaşayan bütün Türk halklarıyla Kazakistan ve Kırgızistan Kiril alfabesini kullanmaya devam etmektedirler
Latin alfabesi: Latin alfabesinin Grek alfabesinden doğduğu kabul edilmektedir. Bu alfabe, Türkçenin yazılmasında çeşitli coğrafyalarda XIV. yüzyıldan beri kullanılmaktadır. Türklerin kendi dillerini bu alfabeyle yazmalarına ise XX. yüzyıl başlarından itibaren rastlanır. Türkiye Cumhuriyeti’nde 1 Kasım 1928’de çıkarılan bir kanunla Latin alfabesine geçilmiştir.
Alfabeler, Türklerin kullandığı alfabeler, tarihte kullanılmış alfabeler, Milletimiz hangi alfabeleri kullandılar