Geçtiğimiz birkaç on yılda, araştırmalarında sanal gerçeklik teknolojisini kullanan araştırmacıların sayısı arttı. Son yıllarda, UCLA’dan sinirbilimci olan Nanthia Suthana, bir insanın simüle edilmiş bir ortamda gezinirken beyninin anıları nasıl depoladığını ve hatırladığını incelemek için sanal gerçekliği kullanan ilk araştırmacılardan biri oldu.
Suthana, “Geleneksel olarak, bellek çalışmalarının büyük çoğunluğu labirentlerde koşan fareler ve sıçanlar üzerinde yapılıyordu” diyor. “Beyin hakkında bildiğimiz çoğu şey, bu çalışmalardan geliyor. Bunları çevirmemiz ve insanlar için gerçekten doğru olup olmadığını görmemiz için, ikisi arasında bağlantı kuracak bir şeye ihtiyacımız var.” Şu anda akran incelemesi altında olan iki çalışmada, Suthana ve meslektaşları, epileptik nöbetleri olan hastaları tedavi etmek için derin beyin implantları kullanmayı deniyor. Araştırmacılar, hastalara sanal gerçeklik başlıkları giydirdiler, yaşadıkları deneyim sırasında beyin dalgalarını kalıcı implantlar yardımıyla kaydettiler. Katılımcılar, sanal gerçeklik başlıklarını ve hareketlerini yakalayan giysileri giydikten sonra, sanal bir ortamda öğrenme, bellek ve navigasyon içerikli bir dizi teste tabi tutuldular. Hastalardan içinde bulundukları sanal ortamda dijital sarı silindirlere doğru yürümeleri ve her birinin konumunu hatırlamaları istendi. Bir sonraki adımda, silindirler gizlendi ancak hastalardan silindirlerin olduğu yerlere gitmeleri ve doğru noktaya geldiklerini düşündüklerinde bir joystick düğmesine basmaları istendi. Araştırmacılar daha sonra hastanın beyin dalgalarının kayıtlarını bilgisayara aktararak mekan ve konum anılarıyla ilişkili nöral aktiviteyi görmekiçin analiz ettiler.
Bilim insanları, insanlarda beyinde hareket sırasında ortaya çıkan ve teta salınımları olarak adlandırılan elektrik sinyallerine odaklanıyorlardı. Araştırma ekibi, bu beyin dalgalarının navigasyon görevleri boyunca daha aktif olduğunu gördüler ve bu dalgaların uzamsal belleğin kritik yapı taşları olduklarını düşündüler. Bu beyin dalgalarının, biz hareket ederken anılarımızı görselleştirmemize ve yeniden yapılandırmamıza yardımcı olduğunu öne sürüyorlar. Suthana, belleğin ne kadar kırılgan olduğunun farkında. Oğlunun doğumundan sonra, on yıl boyunca olan hiçbir şeyi hatırlayamadığı kısa bir hafıza kaybı yaşadı. “Tekrar yüksek lisans öğrencisi olduğumu sanıyordum” diyor. “Bu, gerçekten korkutucu ve şaşırtıcı bir deneyim.” Nihayetinde, bu tür araştırmaların bilim insanlarının travma ve Alzheimer hastalığı gibi nörolojik bozukluklar nedeniyle kaybedilen anıları geri kazandıracak yöntemler bulmalarına yardımcı olabileceğini umuyor.