İnsan beyni, evrimsel süreçte dikkat çekici bir değişim geçirmiş ve koku duyusu hafıza ve eş seçimi üzerinde önemli bir rol oynamıştır.
İnsan Beyninin Evrimi ve Gelişimi:
- Bilim insanlarının tahminlerine göre, yaklaşık iki yüz bin yıl önce insan beyninin hacmi üç katına çıkmıştır.
- Bu ani ve büyük büyümenin sebepleri henüz bilinmemektedir.
- Bu ani büyümeden sonra, günümüze kadar insan beyninde dikkat çekici bir gelişim tespit edilememiştir.
- Beynin belli bir noktadan sonra büyümeye devam etmesi, zeka üzerinde olumlu bir etki yaratmamaktadır.
- Ancak, binlerce yıl önce insanın evrimsel sürecinde, günümüzde henüz aydınlatılamayan "bir şeyler" olduğu kesindir.
- Modern insanlar, atalarıyla neredeyse aynı beyin kapasitesine sahip olsalar da, onlardan üç kat daha uzun yaşamaktadırlar.
- Hem uzun yaşam süreleri hem de artan entelektüel kapasiteleri nedeniyle, modern insanların atalarına kıyasla daha fazla bellek alanına ihtiyaç duyduğu belirtilmiştir, zira hatırlayacak daha çok şeyleri vardır.
Koku Duyumuzun Hafıza Üzerindeki Gizemli Gücü:
- Hafıza, beş duyunun ortak çalışmasıyla oluşan bir birimdir.
- Deneyimlere en hızlı erişimi koku alma duyumuzla gerçekleştiririz.
- Kokuların çağrıştırdığı anılar, diğer duyuların tetiklediği bellek alanlarından çok daha çabuk ve net bir biçimde canlanmaktadır.
- Ölmek üzere olan insanlarda, vücudu en son terk eden duyunun yine koku alma olduğu tespit edilmiştir.
- Koku duyumuz zihnimizde çok şiddetli bir etki yaratırken, aynı zamanda tarif etmekte en çok zorlandığımız duyusal deneyimlerimizi oluşturması bir paradokstur.
Koku Duyusunun Hassasiyeti ve Sınıflandırmadaki Zorlukları:
- Koku alma duyumuzun şaşırtıcı bir hassasiyeti vardır: Örneğin, doğalgaz üreticileri kokusuz gaza çürük sarımsak kokusu veren THT ve TBT molekülleri eklerler; 10 milyar metan molekülüne sadece bir adet THT veya TBT eklemek tehlike anında algılamayı kolaylaştırmak için yeterlidir.
- Hatta koku alma duyusu, bir basket sahasını dolduracak oranda kokusuz gazın içine yerleştirilen tek bir farklı molekülü ayırt edebilme gücüne sahiptir.
- Ancak kokuları sınıflandırma, tarif etme veya isimlendirme konusunda beklenmedik bir şekilde zorlanırız.
- Buzdolabı deneyiyle, gözler kapalıyken buzdolabından çıkarılan yiyecekleri isimlendirmede sadece yüzde elli oranında başarılı olunabildiği gösterilmiştir.
- İnsanların mutfaklarındaki en aşina oldukları yiyecekleri bile gözleri kapalıyken tanımlamakta zorlandıkları belirtilmiştir.
- Kolayca kandırılabiliriz; örneğin, meyveli bir sodanın kokusunu meyve olarak algılayabiliriz.
Feromonlar ve Eş Seçimi:
- Çoğu memelide koku duyusunun bir başka rolü daha vardır: Feromonlar aracılığıyla fizyolojik ve davranışsal tepkileri ortaya çıkarmak.
- İlk olarak 1956 yılında keşfedilen feromonlar, hormonal salgılar olup burnun iç kısmında bulunan "vomeronazal organ" ile algılanır.
- En yoğun olarak koltuk altından salgılanırlar ve karşı cinse duyulan ilgiyi yöneterek eşeysel davranışlarda etkili olurlar, genel olarak kime aşık olunacağını belirlerler.
- 1995 yılında İsviçreli biyoloji profesörü Claus Wedekind'in yaptığı deneyde, kadınların kendilerinden farklı genlere sahip erkeklerin kokularını çekici bulduğu görülmüştür.
- Bu durum, tıp açısından daha sağlıklı bir üremeye işaret etmektedir, zira farklı genetik özelliklere sahip insanların bebeklerinde daha geniş bir bağışıklık sistemi bulunur.
- Ancak doğum kontrol hapı kullanan kadınlar, vücuda zaten gebe olunduğu sinyalini ilettiği için kendilerine genetik açıdan en çok benzeyen erkekleri çekici bulmuşlardır. Hamile kadınlar, doğanın bir koruma faktörü olarak genellikle kendilerine benzeyen genetik özellikleri tercih ederler.
- Feromon duyusu, bilincimizin hakimiyet alanında değildir; burun kanalıyla alınıp beyindeki hipotalamusa sinyal gönderilir. Hipotalamus, beynin en eski bölgesi olan ön beyin ve beyin sapı arasında bulunur.
- Buradaki değerlendirme, primatlardaki üreme odaklı eş seçimi ile aynı özellikleri taşır.
- Feromonlar, cinsel çekicilik ve aşk söz konusu olduğunda seçimi kolaylaştırdığı veya karşı cinsten biri hakkında çok şey söylediği için günümüzde altıncı duyu olarak kabul edilmektedir.